2020 yılı her ne kadar araştırmacıların Kovid ile mücadele zamanı olarak bilinse de bilimin farklı alanlarında etkileyici ve eleştirel açıklamalar yapıldı. Bunlar, proteinlerin oluşumunu öngörmek için başka bir yaklaşımı, Venüs'teki yaşam ipuçlarının tanınmasını ve Evrendeki şaşırtıcı radyo işaret fişeklerinin gizeminin kısmi bir açığa çıkmasını içeriyor. Lenta.ru, SARS-CoV-2 araştırması ile tanımlanmayan on iki ileri mantıksal incelemeyi dağıtır.

Bilimin En İyi Sırrı

Araştırmacılar, genomun hangi bölümlerinin protein birleşmesi için sorumlu olduğunu nasıl anlayacaklarını çözdüler. Kalıtsal kod nedeniyle, DNA nükleotidlerinin dizilişi, proteindeki temel yapı olarak adlandırılan amino aşındırıcı gruplamaya kesin olarak karar vermek için kullanılabilir. Bununla birlikte, proteinin belirli kapasiteleri yerine getirmeye uygun üç boyutlu bir tasarımla örtüşmesi gerekir. Çökme adı verilen bu çökme döngüsü, amino asitlerin bileşik özelliklerine dayanır. Belirli bir amino aşındırıcı diziye sahip bir proteinin gerçekleştirebileceği kapasitelere karar vermek için bilim adamları sıklıkla testlere başvururlar. Hesaplamalar kullanılarak üç boyutlu yapının tahmin edilip edilemeyeceğine bakılmaksızın, bir hata olasılığı yüksektir.

Protein çöküşü belki de mevcut bilimdeki en iyi sorun olarak algılanıyor. Prensipte her amino aşındırıcı zincir için çok sayıda çöken alternatif bulunur ve hücrenin içinde genel anlamda yalnızca bir tanesi bulunur. Temel özelliklere sahip proteinler yapmak için (örneğin antikanser ilaçları için), bunun için hangi amino aşındırıcı düzenlemenin gerekli olduğunu ve bunun nasıl örtüşeceğini anlamanız gerekir.

Bu amaçla araştırmacılar, protein yapısını öngörmede olağanüstü hassasiyet sağlayan başka bir bilgisayarlı muhakeme (AI) çerçevesi DeepMind AlphaFold'u geliştirdiler. Test sonuçlarına göre, Global Mesafe Testi metriğine göre AlphaFold'un normal puanı 92.4 idi. Aynı zamanda, geçici olarak elde edilen sonuçlar arasında 90 GDT puanının da ciddi olduğu görülüyor. Bu, yapay zekanın kural olarak proteinlerin üç boyutlu tasarımını çeşitli laboratuvar stratejileri kullanmaktan daha kesin bir şekilde tespit etme yeteneğine sahip olduğu anlamına gelir.

Şaşırtıcı Süper İletken

Rochester Üniversitesi'ndeki uzmanlar ilk süper iletkeni oda sıcaklığında buldular. Süperiletkenlerin elektriksel engellemesi sıfırdır, ancak bu özellik yalnızca düşük sıcaklıklarda kendini gösterir. Yeni çalışmada araştırmacılar, yaklaşık 15 santigrat derecelik rekor bir sıcaklıkta süperiletkenliğin nasıl elde edileceğini buldular. Ancak bunu yapabilmek için karbon, kükürt ve hidrojen malzemesini 270 gigapaskallık (Dünyadaki barometrik gerilimin 2.6 katı) çok yüksek bir basınç faktörüne tabi tutmaları gerekiyordu. Bu baskı faktörü Dünya'nın odak noktası için normaldir ve bu süperiletkenliği gerçekçi kılmaz.

Bilim insanları daha sonraki süperiletken taşın özel tasarımını henüz bilmiyorlar. Gerçekten de, PC'deki yeniden canlandırmalarda bile aşırı gerilim altındaki karbon, kükürt ve hidrojen kombinasyonunun özellikle yüksek bir süperiletken sıcaklığa sahip olmaması gerektiği gösterilmiştir. Bununla birlikte, araştırmanın sonuçları, daha sonra oda sıcaklığında ve çok daha düşük basınçta bir süperiletkenin bulunacağına dair güven veriyor.

Uzaydan Bir Şey

Uzmanlar, 30 yıl önce Dünya'ya düşen kayan bir yıldızın içinde dünya dışı bir proteine ​​dair ilginç ipuçları buldu. Kütle spektrometrisini kullanan araştırmacılar, demir ve lityum parçacıklarına bağlı amino aşındırıcı glisini ayırt ettiler. Rekreasyon sonuçları, glisinin sınırlı bir atom olmadığını, hemolitik adı verilen bir protein için gerekli olduğunu gösterdi.

Protein temel olarak toprak proteinlerine benzese de hidrojen izotop döteryum içerir. Döteryum ve hidrojenin oranı Dünya için yaygın değildir, ancak daireleri yakındaki gezegen grubunun dış gezegenlerinin dairelerinin çok ötesine uzanan önemli ölçüde gergin kuyruklu yıldızlarla ilgilidir. Araştırmacılar, 4.6 milyar yıl önce proto-güneş çemberinde yer alan proteini kabul ediyorlar. Eş zamanlı olarak, parçacığın aslında proteinlerle bir yeri olmadığı, ancak alternatif bir polimer türüne geçme şansı da var.

Kaybolan Madde

Astrofizikçiler evrendeki standart maddenin (baryonik) %40'ını oluşturan kayıp maddeyi buldular. Gezegenler, yıldızlar ve kozmik sistemler baryonik maddeden yapılmıştır ancak son zamanlarda bu maddenin devasa bir kısmı tespit edilememiştir. Aynı zamanda, yıldız gözlemcileri onun Evren'de dağınık bir gaz olarak bulunduğunu, radyasyonunun geleneksel stratejilerle herhangi bir şekilde tanımlanamayacak kadar güçsüz olduğunu kabul ettiler.

Yeni çalışmada araştırmacılar, uzak dünyalardan gelen radyo dalgalarının şaşırtıcı patlamalarını veya hızlı radyo patlamalarını (FRB'ler) parçalara ayırdılar. FRB'ler birkaç milisaniye boyunca ilerlemeye devam eder ve uzaya muazzam miktarda enerjinin ulaşmasıyla birleşir; örneğin, güneş çok sayıda yıldır boşalmaktadır. Uzmanların çoğu, bu mucizenin kozmik patlama patlamaları, nötron yıldızlarının çarpması, dinamik karanlık açıklıklar veya magnetarlar gibi normal nedenlere sahip olduğunu kabul ediyor.

FRB'den gelen radyasyon Dünya'ya varmadan önce önemli bir mesafe (milyarlarca ışıkyılı) kat eder. Galaksiler arası ortamdaki sorunlardan geçerken radyasyon dağılır. Saçılma seviyesine göre, uzmanların eksik maddeyi ayırt etmelerine olanak tanıyan uzaydaki maddenin spesifik kalınlığına karar vermek mümkün. Araştırmacıların tam olarak neyden yapıldığına dair en ufak bir fikirleri olmasa da bunların hidrojen ve helyum moleküllerinden oluşan dalgalar olduğu kabul ediliyor.

Radyo İşareti Kaynağı

Kozmologlar, Samanyolu'ndaki SGR 1935 + 2154 magnetarının parlamasının nitelikleri bakımından, doğası karışık olan hızlı radyo patlamalarına çok benzediğini keşfettiler. Araştırmacılar uzun zaman önce FRB ile magnetarlar (çok sağlam bir çekici alana sahip bir tür nötron yıldızı) arasındaki bağlantıyı kabul ettiler, ancak şu ana kadar bu konuda herhangi bir doğrulama yapılmadı. Araştırmacılar, kaynağı Dünya'dan 200428 bin ışıkyılı uzaklıkta, Samanyolu'nda bulunan SGR 1935 + 2154 magnetarından gelen bir X-ışını patlaması alanıyla uyumlu olan hızlı radyo patlaması FRB 30'i buldular. Bu noktaya kadar kozmologlar yalnızca galaksi dışı hızlı radyo patlamalarını kaydettiler.

Varsayımsal modelin gösterdiği gibi, radyo deşarjı, göreceli (ışık hızına yakın) bir hızda hareket eden ve protonlar, nötronlar ve farklı baryonlar açısından zengin yüklü bir iklime yol açan bir plazmanın fırlatılmasının bir sonucuydu. Deşarjdan gelen şok dalgası sinkrotron X ışınları ve gama ışınları üretti. Böylece, plazma fırlatmalarıyla arayüz oluşturan bu radyasyon, yüksek enerjili nötrinoların yükselişine katkıda bulundu. Araştırmacılar nötrinoları kayıt altına alsaydı, bu modelin doğrulanması olurdu. SGR 1935 + 2154 magnetarının bir unsuru, radyo dalgaları üretmesiydi; bu da, bu nötron yıldızlarının tipik olarak X ışınları ve gama ışınları yaymasına rağmen, onu FRB'ye bağlamayı mümkün kılıyordu. Aynı zamanda açıklama, farklı kaynakların FRB için işe yarayabileceğini yasaklamaz. Venüs'te yaşamın ipuçları

Venüs'ün üst ikliminde fosfin izleri bulunmuştur. Bu durum için zararlı madde, abiyotik bileşenlerle yani canlı yaşam formlarının dahil olmadığı ölçülerle açıklanamayacak miktarlarda bulunur. Araştırmacılar, Şili'deki ALMA radyo teleskop kompleksini ve Hawaii'deki James Clerk Maxwell Teleskobunu kullanarak fosfini tanıdılar. Dünya'da bu madde, rahatlamak için oksijeni kullanmayan anaerobik canlılar tarafından yaratılır. Fosfinin de gaz goliat gezegenlerinin ortamında bulunduğu ancak bu durum için onların derinliklerinde bir yerde gerilim altında meydana gelen bileşik döngüler tarafından yaratıldığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar zalim koşullar nedeniyle Venüs'te canlı yaşam formlarının yaşayabileceği ihtimali çok uzak olsa da, analistler hangi farklı döngülerin fosfinin toplanmasını tetikleyebileceği konusunda henüz en ufak bir fikre sahip değiller.

Araştırmacılar daha sonra fosfin ölçümüne ilişkin başlangıç ​​ölçüsünün fazla tahmin edilebileceğini, ancak önceden tanımlanmış sabitlemelerin bile aşırı yüksek kaldığını gösterdi. Uzmanların belirttiği gibi bu açıklama, Güneş'ten sonraki ikinci gezegende yeni keşiflere ivme kazandırabilir. Betelgeuse'deki noktalar, 2019'da kırmızı süperdev Betelgeuse beklenmedik bir şekilde küçüldü ve yıldızın kozmik bir patlamaya dönüşmesinin yaklaştığı hakkında dedikodulara yol açtı. Yıldız gözlemcileri, yıldızın muazzam miktarda gaz ve kalıntı yaymaya başladığını, bunun da parlak yüzeyini gölgede bıraktığını ve berrak ihtişamını azalttığını öne sürdü.

2020'de araştırmacılar Betelgeuse'un gizli renginin değişmesinin özel nedenini fark ettiler. Bu mucizenin nedeninin, güneştekilere benzeyen, ancak genellikle daha büyük olan canavar lekeleri olduğu ortaya çıktı. Yıldız gözlemcileri, milimetre altı aralıktaki kırmızı süper devin 13 yıllık algılarından elde edilen bilgileri araştırdı. Ekim 40'dan Nisan 2019'ye kadar net parlaklıkta yüzde 2020'lık bir düşüş sırasında yıldız, aynı şekilde milimetre altı frekanslardaki ihtişamını da yüzde 20 oranında azalttı. Araştırmacılar ışınımsal değişim modellerini analiz ettiler ve makul gerekçenin fotosferdeki sıcaklık değişiklikleri olduğunu, yani yıldızın dışında goliath soğuk noktalarının ortaya çıktığını gösterdiler.

Zaten parlaklık ayarlamasından toz çıkışlarının sorumlu olduğu hissediliyordu. Bu mucize, yaşam döngülerinin son aşamasındaki goliath yıldızları için olağan bir durumdur. Şişiyorlar ve dış katmanlar istikrarsızlaşıp zonklamaya başlıyor. Büyüyen yıldızın dışındaki kütleçekim kuvveti zayıfladıkça, zonklamalar, soğuyan, katılaşan ve toza dönüşen gazı çok fazla gerilmeden itebilir. Her ne kadar bu kalıntı yıldızdan gelen bariz ışığı gölgelese de, milimetre altı aralıkta radyasyon yayması gerekiyor. Bununla birlikte, incelenen tüm frekanslardaki kararma, Betelgeuse'nin normal yüzey sıcaklığında 200 santigrat derecelik bir azalmaya ya da yıldız yüzeyinin yüzde 50-70'ini kapsayan genel olarak soğuk alanların yükselişine işaret ediyor olabilir.

En Etkileyici Patlama

Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Northwestern Üniversitesi'ndeki yıldız gözlemcileri, FBOT'u (hızlı mavi optik geçici) - mavi optik geçici döngüleri - ima eden başka bir tür oda harikası kaydettiler. Araştırmacılar bu türden sadece üç harikayı biliyor. Aslında bu, optik, X-ışını ve radyo çubuklarında çığır açan süper bir patlamadır.

Patlamaya neden olan madde Dünya'dan 500 milyon ışıkyılı uzaklıkta bulundu. Işık hızının %55'ine ulaşan bir gaz ve parçacık akışı yarattı. Gama ışını patlamalarının bunu yapabileceği anlaşıldı, ancak kütlesi Güneş'in kütlesinin yalnızca milyonda biri kadar olan malzemeleri dağıtıyorlar. Araştırmacılar CSS161010'un ışık hızını Güneş'in kütlesinin yüzde 1'inden 10'una kadar artırdığını tahmin ediyor. Bunun ışığında uzmanlar, FBOT'un evrendeki en hızlı geçici döngü olduğunu kabul ediyor.

Kapalı Güneş

Avrupalı ​​araştırmacıların NASA ile birlikte gerçekleştirdiği test, Güneş'ten rekor bir yakınlaşma ile geçti. Analistler, yıldızın etrafındaki ana patlama boyunca ilginç bir şekilde, "güneş odaklı büyük yangınlar" adı verilen, standart parlamalardan birkaç milyon kat daha küçük olan ve Europa'nın boyutuna benzeyen çok sayıda küçük patlamanın fotoğraflarını elde etmeyi gözlemlediler.

Cihaz, 500 santigrat dereceye kadar sıcaklıklara dayanabiliyor ve bu da onun Güneş'in dışından 40 milyon kilometre uzakta olmasına olanak tanıyor. Cihazlar, güneş ışığına dayalı esintiye maruz kalan ve Dünya'nın çemberine göre birkaç kat daha fazla topraklanmış, sıcaklığa dayanıklı bir kabuk tarafından sağlanmaktadır. Testin yöneticileri Solar Orbiter'ın uçuş yönünü marjinal olarak değiştirmeyi planlıyor, böylece tarihte emsali olmayan Güneş şaftlarının fotoğraflarını çekebilecek. Bu 2027 yılına kadar tamamlanacak.

Eski Kalıntı

50 yıl önce Dünya'ya düşen devasa bir kayan yıldızın içinde keşfedilen yıldız tozu 7.5 milyar yaşında ve bu da onu gezegende bulunan en güçlü madde yapıyor. Murchison kayan yıldızı 1969'da Avustralya'ya düştü. Araştırmacılar burada, yaşı 4.6 milyar yıl olan yakındaki gezegen grubundan daha tecrübeli kalıntı granülleri keşfettiler. Gerçek granüller, eskimiş toz yıldızların ısırılmasıyla uzaya fırlatıldı ve ardından yeni ilahi bedenlerin parçası olarak hatırlandılar.

Bilim insanları ilk etapta kayan yıldızın bazı kısımlarını ezdiler, ardından toz aşındırıcı olarak parçalandı. Granüllerin yaşı, maddenin güçlü malzemeye giren muazzam ışınlara ne kadar süre maruz kaldığı değerlendirilerek belirlendi. Kalıntının kirişlerle etkileşime girdiği noktada, kalıntının yaşı ortaya çıkan miktara göre neon izotoplar da dahil olmak üzere yeni bileşenler şekillendiriliyor. Granüllerin yüzde 10'unun 5.5 milyar yıldan daha yaşlı olduğu ve yüzde 60'ının 4.6 ile 4.9 milyar yıl arasında bir yerde olduğu ortaya çıktı. Araştırmacılara göre bu açıklama, Samanyolu'nun, biri yedi milyar yıl önce meydana gelen genişlemiş yıldız düzeni zamanlarıyla karşı karşıya olduğunu gösteriyor.